30 Eylül 2009 Çarşamba

Hülyamın Mimi....

Canım arkadaşım Hülyacığım beni mimlemiş(ti) baya oluyor tabi. Benim gibi tembel bir insanın hele ki ev işleri konusunda anlatacak fazla bişeyi yok tabi ama yine de bişeyler yazmaya çalışacağım... Teşekkür ederim bu arada canım beni de andığın için :D

Mutfakta ben; walla yemek yapma konusunda kesinlikle iddialı değilim ama eğer istersem ve canım gerçekten bi yemeği çok çektiyse kesinlikle güzel yaparım ve oturup bi güzel de yerim. Değişik yemekler yemekten çok hoşlanırım ve emek sarfedilen her şeyin en azından tadılmayı hak ettiğini düşünürüm.
Genellikle hayatımın diğer tüm alanlarında olduğu gibi mutfakta da plan yapmaktan ve bu plana uymaktan zevk alıyorum. Mesela ne yemek yapacağımı eğer önceden kafamda kararlaştırdıysam benim için o yemek hazırdır bile.
Temizlik ve ben; temizlik işi çok nankör bence bunu evde sürekli kaldığım 1,5 sene boyunca daha iyi anlamış bulunuyorum ve temizlik yapmaktan nefret ediyorum. Temizle bitir ertesi gün bi daha batsın sonu yok bu her gece görülen kötü kabuslardan da beter. Ve daha da kötüsü bende evde ortalık dağınık ve kirliyken ki oluşan piskoloji berbat o kadar mutsuz oluyorum ki anlatamam. Dip köşe her yer milimetre hesabına uygun silinmediyse ve çamaşır suyu kullanılmadıysa o temizlik temizlikten sayılmaz bana göre. Toz almaktan ve ütü yapmaktan nefret ederim. Hatta bu aralar hepsinden nefret ediyorum aslında temizliğe harcayacağım zamanı oğluşuma ayırmak istiyorum.
Sosyal hayat; Aslında efe den önce sosyal hayatımız daha hareketliydi diyebilirim. Eşimle vizyondaki bütün filmlere gider, yeni açılan yerleri daha çok keşfederdik. Tekrar aynı şeyleri yapabilmemiz için efenin biraz daha büyümesi gerekecek sanırım. Gerçi geçtiğimiz hafta sonu bi Ürgüp, Göreme, Avanos kaçamağı yaptık, geldik. Değişik, daha önceden hiç görmediğim yerlere gitmekten çok keyif alırım. Konserlere bayılırım bu arada Ajda Ankaraya gelse de gitsem diye ne çok istiyorum.
Yaz bittikten sonra bu aralar genellikle boş zamanlarımız ve hafta sonlarımız Ankaradaki alışveriş merkezleri ve parklardan ibaret. Bi ara havalar çok soğumadan hayvanat bahçesi ve gençlik parkı na gitme planlarımız var ama zor görünüyor, bakalım kısmet!
Oğlumla; bu aralar o kadar özlüyorum ki onu kokusu burnumda tütüyor, kanım çekiliyor bazen. Akşam olup da kavuşma anımızın gelmesini iple çekiyorum. İşe başlamak çalışan anne olmak vicdan azabı oluşturuyor bu aralar. Daha az görmek daha da çok özleme bırakıyor yerini. Alışmaya çalışıyorum bu duruma kimselere belli etmeden. Oğluş da beni özlüyor olsa gerek ki akşamları yapışıyor adeta bana, yapışık ikiz gibi dolanıyoruz bi süre. Yemek, biraz yaramazlık sonrası uyku faslına bırakıyor yerini... Ben de yanında uyuya kalıyorum tabi.

24 Eylül 2009 Perşembe

"İŞ" te Böyle!

Mübarek Ramazan geldi, geçti Allah tekrarını nasip etsin.

Ve ardından Bayram, herkesin geçmiş Bayramı mübarek olsun. Üstte oğluşun bayramda binbir zorluklarla çektiğim fotosu. (Resim çekilmekten hiç hoşlanmadığı gibi kendi halindeyken de sürekli hareket halinde olduğu için fotoğraflar genellikle titrek çıkıyor.)


Bu da geçen seneki bayramda çekilen fotoğrafı o zamanlarda genellikle daha sabit duruyormuş meğerse!
Ben ise işyerindeyim, zor oldu başlamak, 4 sene burada çalışmış olmama rağmen, geçen hafta kendimi ilkokula yeni başlamış bi öğrenci gibi hissettim. Şimdi iyiyim, şükür her öğrenci gibi alıştım ben de :D Gerçi araya 1,5 sene gibi aslında hafife alınmayacak uzun bir süre girdi. Burada bile ne çok şey değişmiş!
Koşturmacalarımız da arttı tabi, baya arttı hemde... Yetişme telaşı hep oradan oraya. Çocuk mu yetiştiriyoruz, yoksa çocuğu mu biyerlere yetiştiriyoruz bilemem ama oğluş şimdiden maratona başladı. Her çalışan anne babanın çocuğu gibi....
Üzücü bi durum mu bilemiyorum! belki de hayatın temposuna sonradan ayak uydurmaya çalışacağına bu tempoyla büyümesi onun ilerdeki hayatı için daha iyi olacak bilemiyorum!

Bu aralar diyaloglarımız;

Hadi uyan annecim!
Hadi çabuk kahvaltımızı yapalım!
AAA hadi hemen üzerimizi giyinelim de atta gidelim olur mu?
OOO çabuk arabaya binelim de üşümeyelim olur mu?
Hadi hemen akşam olsun da görüşelim biran önce tamam mı?
akşam olunca
Hadi evimize gidelim
Hadi üst değişimi, hadi banyo, hadi yemek, ama hadi uyuyalım artık...... gibi

Bu koşturmacaların arasında keyifli bir tek şey varki o da akşam kavuşmalarımız, birbirimizi özlemiş sarılmalarımız, öpücüklerimiz .... Yerini hiçbirşeye bırakmayacak olan sevgimiz....İşte böyle!

8 Eylül 2009 Salı

Son 1 Hafta !....


Gerisayım başlamıştı kabul ama artık iyice ciddiye bindiğini bugün daha çok hissettim nedense! İşe başlamama son 1 hafta kaldı. Bugün Oğluşla olan 24 saatlik beraberliğimin 470. günüymüş (hamilelik hariç) Bu 24 saatlik birliktelik yerini hafta içleri akşamdan sabaha ve hafta sonlarına bırakacak. Ne de çabuk geçiyor zaman, ömür....

Bu arada benim efendi oğluşum büyümüş, kocaman olmuş şükürler olsun. Efenin büyüdüğünü eski resimlerine bakınca farkediyorum genellikle :) Tam bir tekerlek ve araba manyağı oldu bu aralar. Balkona ya da dışarı çıktığında araba görür görmez elini uzatıp dudağını ileri doğru büzdürerek dü dütdüüüt deyişine hastayım. Aman arabaya binmeyelim kendini hemen şoför mahaline atıp direksiyonu ve vitesi tutmak için çıldırıyor arka koltukta zor zaptediyorum oğluşu. Genellikle ağlama krizleriyle gidiyoruz, bir yerden bir yere seyahat çok zor olmaya başladı. Hele evde arabalarını sürerken ki hali neler geçiyor aklından, neler hayal ediyor kimbilebilir! En güzeli de artık söylenenleri anlamasıymış önceleri boş boş suratımı bakıyordu (bebek olduğundan olsa gerek:P) şimdiyse anlaması, tepki vermesi, hatta ağzından çıkan birkaç kelime, işte dünyanın en güzel hediyeleri bunlar...