24 Aralık 2008 Çarşamba

"BAYRAM" sonrası "BRONŞİT"

Bu bayram güzeldi Allah için. Hani bayram tadında derler ya öyle geçti şükür. Bayramlıklar giyildi, büyükler, eş, dost imkanlar ölçüsünde ziyaret edildi. Tatlılar, kavurmalar yendi. Malum geçtiğimiz bayram oğluşun da ilk bayramı olan Ramazan Bayramına hasta girmiştik. Bu sefer hasta girmedik ama bayram sonunda hasta olduk. İlle de bi hasta olunacak yaa (Neyse yine de Allah beterinden saklasın diyorum)
Fakat enteresandır bu sefer oğluşu cidden sıkı giydirdiğime, üşütmemesi için gittiğimiz evlerde kombi derecelerini yükselttirmeme rağmen bayram sonrası hasta oldu! Bayram bitti, ateşimiz çıkmaya başladı. Ben ve malum diplomasız profesörlerimizin teşhisleri "kesin diş çıkaracak bu çocuk" yönünde olsa da değilmiş! Kullanılan şuruplar ve Doktorumuzla olan irtibatlar ve muayenelerin sonucunda oğluşun bronşit olduğunu öğrendik. Benim ilk tepkim "nerde üşüttük ki biz bu çocuğu" oldu! Doktor gülümseyerek "üşütmemiş ki biri bu çocuğa mikrop getirmiş" dedi.
Oğluş doktora gittiğimiz gece ateş, ağrı, öksürük, ve burun akıntısından perişan oldu. Elimiz kolumuz bağlı bişey yapamadan sabah ettik o geceyi.... Antibiyotik ve bi şurup daha başladık hala da devam ediyoruz... Ne mikropmuş arkadaş! O gece "sen hasta olma ben olayım bebeğim" diye çok dua etmiş olsam gerek ki Allah duamı kabul etti ve ben de hasta oldum ama ne hasta bayadır böyle ağır grip olmamıştım. Bana bu kadar ağır geldiyse oğluşu düşünemiyorum! Nitekim ben de başladım antibiyotiğe... Neyseki oğluş şu sıralar atlatmak üzere çok şükür (aman maşallah diyim de!)
Efendim malum 6 aylık olduk ve biz de ek gıdalara artık başladıııkkk derken tam başlayamadan ek gıda maceramız sona erdi gibi bişey oldu. Çünkü hem hastalığın etkisi, hem antibiyotikler inanılmaz bir iştah düşüklüğü yaptı.

Bişey yememek için yapılan hareketler artık sabitlendi. Kaşık ağıza yaklaşınca ağız sıkıca kapatılır. O arada yapılan şebekliklere tepki vermemek için kafa sağa ya da sola çevrilir nefes almak için ağız mecburen azcık aralanır aralanmaz kaşık ağıza sokulmaya çalışılır, birazı dudakların kenarlarından aşağıya doğru akar, birazı ağzın içine... Ağzın içine akan gıda büyük bir ustalıkla pufffff annenin suratına ve etrafa yayılır....

Umarım hastalığın tam olarak geçer geçmez iştahlı bi bebek olursun oğlum. Daha denenecek bir sürü yemek var ve sen daha çoğunun tadını bile bilmiyorsun!


Veee bugün bi uyandık heryer bembeyaz... Seninle mutfağımızın penceresinden karın yağışını izledik. Beyaz görüntü gerçekten insana huzur veriyor. Ama yine de ben yazın gelmesini dört gözle bekliyorum, seninle yazın daha çook şeyler yapacağız....


Aşağıdaki resimleri de bugün çektim, saçlarınla oynanmasından çok hoşlanıyorsun. Ne tesadüf ben de ;D







18 Kasım 2008 Salı

Bir "İSTANBUL" Masalı.....

Oğluş sıkıca giyinmiş.....

Anne ve Babasıyla birlikte İstanbul'a gitmişler...

Önce gittiği evde manzarayı seyretmiş...

Uzaklara dalııp, gözlerini dinlendirmiş ve keyif çatmış....

Sonra parka gidip, mis kokulu çiçekler arasında gezintiler yapmış...

Deniz kenarında biryerlerde oturup, annesiyle oyunlar oynamış...

Anne ve babasıyla İstanbul Boğazına karşı kahvaltı yapmışlar....

Kahvaltıdan sonra babasıyla hop hop oyunu oynamış....

O gün ailece denizi ve İstanbul' u seyredip çok mutlu olmuşlar....

17 Ekim 2008 Cuma

Uzuunca bir aradan sonra...

Yine baya uzun bir ara oldu farkındayım. Hep aklımın bir köşesinde bloguma bişey yazamayışımın vicdan azabıyla dolanıyordum. Neler mi oldu? Baya baya birşeyler oldu tabi. Yaz bitti, havalar soğudu, günler kısaldı, mübarek Ramazan geldi geçti, Bayram geldi geçti, oğluş da büyüdü tabi ki.... Artık silkelenip birşeyler yazma vakti dedim vee saat şu an 23:00 oğluşu zor uyuttum ben de biraz uykusuzluğa katlanıp bigisayarın başına oturma kararı aldım. Umarım resimler hızlı yüklenir! Bu kadar zahmete katlandıktan sonra bu yazıyı okuyan arkadaşlardan 1 er cümle de yorum istemekle çok olmuyorumdur herhade!


Yazın bitmesinden dolayı gayet mutsuzum sanırım havaların soğumasıyla birlikte artık eve kapanacağız. Oğluşla yazın öğleden sonraki gezilerimizin bu senelik sonuna gelmiş bulunmaktayız. Arada güneş açarsa yine burnumuzu bi dışarı çıkarıyoruz tabi ki. Onun haricinde hafta sonları babamızın bizi gezdirmesini bekleyeceğiz artık!

Kendimi bildim bileli ilk defa bir Ramazan ayı boyunca hiç oruç tutmadım. Firelerim olurdu tabi ki ama bu sene hiç tutmadım malum süt olayı. İnşallah kaza ederim ilerde bakalım!


Ardından gelen bayram bizim oğluşla ailecek geçirdiğimiz ilk bayram oldu. :D İlk gün Oğluş hasta olduğu için hiçbiryere gidemedik tabi. Arefe günü oğluşla baya bi gezdik tabi havaların birden soğuması ve ortalıkta dolaşan grip salgını da üstüne gelince ilk gribini de oldu yavrum. İşin ilginç yanı biz acemi anne baba oğluşun hasta olduğunu anlayamadık tabi her zaman yaptığı öksürük numaraları biraz artmaya başlayıp huysuzlanınca ve bayram sabahı koca adamlar gibi gözler sulu sulu, burun tıkalı, hapşırıklar, öksürükler olunca bizim jetonlar düştü... Allahtan ateşi çok çıkmadı. Ama benim için kötü bi deneyimdi kabul etmeliyim. Neyse Allah beterinden saklasın. Tabi bu durumda oğluşun biran önce konuşmaya başlaması için dualar ettim. İnşallah erken konuşur da derdini anlatır aksi halde anlamak baya bi zor oluyor hele benim gibi saf bir anne için! O yüzden oğluşla konuşma antrenmanlarına devam ediyorum hergün. Şimdilik 3 kelime öğrendi sanırım Annie, babababa, memmem :D Ne kadar bilinçli söylüyor tartışılır tabi! Evet ilk bayramımızda oğluş grip olunca biz de planladığımız çoğu yere gidemedik malesef, sağlık olsun. Çok şükür şimdi iyiyiz ama dışarı çıkarken artık sıkı giyiniyoruz.

Ve geçen doğum günüm inşallah yaşamım boyunca her doğumgünümde yanımda olursun oğlum..

Arkasından pazar günü benim boynum tutuldu. Tam iyileşemedim ama şimdi şimdi kendime gelmeye başladım. Sol tarafım boynum, sırtım ve belim feci durumda robot gibi dolanıyordum. O bişey değil oğluşu kucağıma alıp, öpüp, koklayıp, oyunlar oynamak bi yana altını bile değiştiremiyordum. Bu durumdan da en çok o etkilendi sanırım daha bi huysuz mızmız şu aralar. Uzuun uzuun suratıma anlamsız bakışlar atıyor bazen "beni neden almıyorsun" der gibi. O kadar alıştırmışım ki onu. Ben de alımışım tabi farkında olmadan yanımda yatarken ona doya doya sarılamamak o kadar kötüydü ki tarif edemem. Ama duur seeen hele bi geçsin kaçacak yer ara bi öpcem, bi sarılcam, bi hoplatcam seni; Bal böceğim :D

12 Eylül 2008 Cuma

AAARI Vız vız vız...

İşte oğluşun ilk oyuncağı vız vız vız Arı
Oğluşla mothercare de takılırken birkaç tane de oyuncak göstereyim dedim. Üç tane oyuncağın arasından arıya bakıp onunla konuşmaya, kahkahalar atmaya başladı. Biz de hemen aldık tabi :)Arıyı kendi seçti yani!

Şimdilerde arımızla aramız çok daha iyi. İtiraf edeyim kendi adıma susturucu olarak çok işime yaradı. Oğluş da ondan çok memnun muhabbeti iyice arttırdılar bile...



En sevdiği şey de arıyı ağzına götürmek.

Artık arısız biyere gitmiyoruz! Aaarı vız vız vız........

17 Ağustos 2008 Pazar

Oğluşun kısa bi çapkınlık turu!

Yaşasın gezmeye gidiyoruz!

Bu sefer nereye gidiyoruz ki!

Güzel kızlar da görebilecekmiyim acaba!

Şimdiden ağzımın suları aktı yahu

Aman Allahım gözlerime inanamıyorum!

Ehh bu sarışın fena değilmiş

Hımm işte bu fıstık tam bana göreymiş. Adın neydi canım bakiim senin?

Eywah annem geldi!

Ya anne bi rahat vermiyosun yaa

tam muhabbeti kuruyordum geldin off...

Hadi eve gidelim bari ya zaten kafam bozuk. Biran önce büyüyüp kendi kendime gezmelere başlamalıyım! Yoksa bu annem bi rahat vermeyecek bana...

10 Ağustos 2008 Pazar

Yağız Efe'mizin İlk Tatili

Oğluş 53 günlükken Erdeğe gittik.

Sahilde (özellikle sabahları 8:30 da uyanır uyanmaz) Bol bol yürüyüşler yaptık...










Babişkomuzla deniz keyfi yaptık. Anne de hemen yanınızda havlu tutup fotoğraf çekti. :D Bu arada denizi çok sevdi oğluş hiç ses çıkarmadı Maşallah...






Lunaparka gittik o gürültü ve kalabalığa rağmen uyudunya oğluşum afferim sana!


Tatlı kuşum hiç ayrılmayalım annen seni dünyalardan çoook seviyor...